27 Kasım 2013 Çarşamba

Doğum ayı ile favori mevsim arasında söylendiği gibi bir ilişki var mı bilemiyorum ama varsa bile, ben de tutmamış o ilişki.
Ağustos ortasında, fırın kıvamında bir günde doğmuşum ama oldum olası sonbahar, kış insanı olmuşumdur. Sıcağı hiiiç sevmem bu biiir. İkincisi, ne zaman okul bitti, uzun yaz tatilleri bitti, işte o zaman yazın tadı da kaçtı bana göre.
Gerçi bebeli hayat söz konusu olunca yazın, güzel havanın avantajları yadsınacak gibi değil tabii ancak sonbaharın kışın, soğuğun da bambaşka keyifleri, güzellikleri var. Hastalık? evet yazın müthiş bir avantajı, öksürük, sümük, okyanus spreyi, calpol, ibufen, antibiyotik güruhundan uzak kalmak ama ne yapalım canım, gülü seven dikenine katlanır..

Bu sonbahar parka, renklere, yapraklara doyamadım! Her hafta sonu Seğmenler'e, arada bir Botanik'e giderek bol bol sonbahar manzarası seyredip, yaprak çıtırdattık, termosa doldurduğumuz kahvelerimizi içip, kozalak, yaprak vs. topladık. Bebelerden çok aslında bana terapi, aktivite oldu. Bazen Arda'yı evden çıkartmak güç olsa da, ne yaptım ne ettim, zorla götürdüm parka! ("zorla" çocuğu parka götürmek de ne absürd bir cümle oldu?!)

Şimdi Aralık geliyor, en sevdiğim ay. Geçen seneki gibi erkenden başlayamadık ama bu hafta sonu ağaç yaparak havaya gireriz diye düşünüyorum. Gerçi yulaf bey ile nasıl olacak o ağaç bilemedim? Şimdiden yerde yuvarlanan topları, didik didik edilmiş süsleri ve yolunmuş alt dalları görebiliyorum!

Bu, "ay ehihi kikiki, sonracığıma da.." temalı postun amacı nedir? Uzun zamandır yazamamanın (gezi notları hariç) pasını atmaya çalışmak, sonbahar resimlerinin blogda arşivlenmesini sağlamak ve kaldıysa 3-5 okuyucu onlara selam edip, artık yazacağımın müjdesini (!) vermek :))

Bu arada akıllı telefona geçtikten bir süre sonra ben de IG. da sekmeye başladım ve evet, dalga geçip kınadığım insanlar gibi ben de elimde annemin " emzik" tabir ettiği şekilde telefonla yaşamaktayım! Kağrolsun bağzı teknolociler ve kurbanlarını yaratan sistem!
Neyse beklerim efenim: @itirsal

Son olarak da foto şipşak..Sonbahar fonunda bebeler teması :)



Yerdekiler yetmedi, az daha yaprak düşürelim!




3 cüceler sopadan olta ile yaprak tutarken



Park ganimeti ile süslemece, dekorasyon yapmaca



Çok büyüdü be bu Toti?!! (sulugöz anne hem güler hem gözler yaşarır)


4 Kasım 2013 Pazartesi

Gezi notları - 6 ve son "Boyun eğme-Yalan söyleme"

Araya uzun süre girince serinin son postunu yazacak şevkim kalmadı ama öte yandan da bu son notu yazıp seriyi bitirmezsem yeni yazılar ekleyemeyecekmişim gibi bir batıl yaptım kendi kendime..Artık kısa kısa da olsa yazmak istiyorum bloga. Kendimle ilgili, çocuklarla ilgili, kafamı meşgul edenlerle, gündemle ilgili..O yüzden "gezi notları" bitmeli ki ben de başladığım bir işi bitirmenin ferahlığı ile yeni yazılar yazabileyim..

Son not, medyaya karşı kendimizce yaptığımız eylem ile ilgili. Büyük çaplı, ses getiren bir eylem değildi, bir avuç insan niyetlendik, kısa sürede organize olduk ve eylemimizi yaptık. Ancak benim içime çok sindi. Kendi kendime, inandığım bir işi yapmaktan, tavrımı koymaktan dolayı mutlu ve tatmin oldum.

Arkadaşım Z. işyerindeki birkaç arkadaşı ile medya protestosu yapmayı planladıklarını, çok yakınlarda yapılan ve büyük ses getiren duran adam eylemini NTV nin önünde gerçekleştireceklerini söylediğinde, bir an bile düşünmeden "Tamam" dedim, "beni de yazın!"

Medyanın takındığı 3 maymun tavrını, yandaş politikalarını, bizi yıllarca yalanlarla gücün istediği yöne yönlendirmesini, satılmış kalemleri ve anlayışı protesto edecektik. "Yarımşar yada birer saatlik periyodlar ile duracağız, kitap okuyacağız, her gelen bir sonrakini bekleyecek ve böylece tüm gün zincir yapacağız, sabahtan akşama sürekli durulmuş olacak bina önünde" dedi arkadaşım. Ben de Babun'a haber verdim.

22 Haziran cumartesi günü Çankaya'daki NTV nin önünde "durduk". Önceki gece, ne yapabiliriz dikkat çekici derken, pankart yapmak gelmişti aklıma. Bu eylemde yazılacak en anlamlı slogan "Boyun eğme" gibi gelmişti. Bence iyi de oldu.



NTV protestosu olaysız geçti. Güvenliğin şefi çay su ikram etmek istedi. Tesadüfen binanın dış yıkamasının olması ve itfaiye aracı gibi bir aletin olanca gücüyle çalışması bence biraz gölgede bıraktı bizi. Ben öğlen ayrılırken Behzat Ç. ekibi geliyordu, ya çekim ya röportaj için. Akşamüstü bekleyenlere içerden "Dağılsınlar artık" müdahalesi olunca ekip bizimkilere sahip çıkmış hatta çok güneşte kalanlara şemsiye tutmuş.




Akşam konuşurken, Z.'ye "Neden CNNTürk önünde de yapmıyoruz?" dedim. Böylece sonraki cumartesi için organize olduk.

29 haziran cumartesi CNN Türk'deydik. Z. ile beraber gittik. Arka arkaya ilk nöbetleri almıştık. Katılımcılar saatleri ile belliydi ancak onun dışında eşten dosttan, sosyal medyadaki "arkadaşlar"dan durmasalar da destek olmalarını istedik. T. bizim saatte destek için yanımızdaydı, herşey bir yana 2 kızı Eskişehir yolunda yanlız eylem yaparken bırakmaya gönlü razı olmamıştı! :) Tam Z. durmayı bitirmiş ben yerimi almışken, sivil bir polis geldi. Kenarda oturan Z. ve T. ile konuşmaya başladı. Sapsarışın T. ye "dış mihrak" muamelesi yapması hayli gülünçtü. Kimlik numaralarımızı istemiş, daha sonra bakmış kendi çapımızda, gayet barışcıl, gayet pasif bir direniş sergiliyoruz, yani "zararsızız", yırtmış atmış kimlik no.larının yazılı olduğu kağıdı. Giderken put gibi duran bana da "kolay gelsin" demeyi ihmal etmedi. Bu olay dışında günün geri kalanı olaysız geçti. Ancaaak, bizden "tırsıp" polis çağıran CNN Türk, penguen gösteriminden sonra yine 10 tam puanı aldı bence bu hareketi ile..

Ana akım medya, büyük holdingler, "güç"ün temsilcileri, paranın sözcüleri, politikacıların kuklaları...Artık size inanmıyorum! Boyun eğmeyin, Yalan söylemeyin!!!






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...