22 Ocak 2013 Salı

Alo itfaiyeden domestik ana imajına..Arda ile hoş beş

Bu ara sıklıkla çocuklarla yanlızım..Memo iş seyahatlerinde..Tek çocukluyken biraz tırsardım yanlız kalmaya, şimdi kendimi on kaplan gücünde hissediyorum...Bir de bu durumdan keyif alıyorum..Olaya tek başıma hakim olmaktan, tek ses-tek otorite olmaktan, cüceler uyuduktan sonra tek başıma keyif çatmaktan...
Tabii şimdi böyle yazınca içime kaçan annane hemen kıpırdandı; "Allah eksikliğini göstermesin de, kör olmayasıca!" 
Ben de "Ya tabi canımm, ama arada bir hani iş olsun, sağlık olsun da fena olmuyor yaauuu!" diye günah çıkarttım hemencecik! :)

Ha bu arada bu yazdıklarım da her şey çiçek gibi gidiyor anlamına gelmesin, daha yeni kafamda "Yapamıyorum ulan, niye herkesin bebeleri gül gibi oynayıp geçiniyor da bizimkiler sürekli itişme, haykırışmaca ve gözyaşı halindeler?" temalı postlar uçuşuyordu..Yakındır, yakın!

Neyse, bu akşam sofradayız, Arda lokum gibi, sofraya oturmadan hafif bir hırlaştıysak da (yemekte karnıbahar vardı zira) çabuk toparladık. Normalde okulu hiç anlatmaz, şakıdı resmen, ben mest; sordukça soruyorum. Okulda bu ara tehlike anında neler yapılır gibi konular işliyorlar. Başladı anlatmaya:

"Yangın çıkarsa hemen itfaiyeyi aramak lazım, ama panik olmadan, sakince. Panik olursak ayaklarimiz dolanabilir, düşebiliriz, hem okşicen aşşağıda olduğu için yürümemeliyiz, sürünsek daha iyi olur..."
Ben: "Peki telefona ulaştın, hangi numarayı arayacaksın?"
Arda: "Tam hatırlamıyorum, 1-1-0 olabilir mi?"
(Gerçekten bilmiyordum, embesil gibi ee sanırım gibi bişeyler dedim..Sonra merak ettim, araştırdım..Evet doğruymuş, Hz. Gugıl doğruladı!)

Sonra ambulans çağırmaya geldi konu:
- "Peki numarayı çevirdin, karşıdan Alo dediler, ne diyeceksin?"
- "Aloo? Merhabaaa! (Gayet melodik bir ton) Ben hastayım da, karnım ağrıyor olabilir, sanırım azcık da öksrüyorum, öhhööö! Onun için bir ambulans yollayabilir misiniz lüsen? Yok, hatta iki tane yollayın, her yerim hasta!"
- "Adres sorarsa ne diyeceksin?"
- "Çiftlikteyim ben, tavuklar, horozlar var..Gelin siz de seversiniz!"
:-)

Sonra laf döndü dolaştı, konu "Niye Aylin yavaş büyüyor? Ben de mi bu kadar yavaş büyüdüm, ben de onun kadarken evde mi kalıyordum? Neden şimdi de evde kalamıyorum, Neden her gün okul var?" cephesine geldi. Ben de en empatik şekillerde girizgah yapıp, hergün evde aynı oyuncaklarla sıkılacağına gelmiştim ki diyalog şu şekil gelişti:

"Aylin'in oyuncakları sıkıcı dimi anne?"
"Ona göre değil Arda'cım, sen de onun kadarken oynuyordun ve çok seviyordun o oyuncakları, insanın zevki her yaşta değişir....bla bla...mesela ben şimdi oturup kendi kendime oyuncak oynamıyorum değil mi? Sizinle vakit geçirirken oynuyorum.."
"Sen ne yaparsın peki kendi kendine?
"Kitap okuruuuum, mesela.."
"Mesela bulaşık yıkarsın, tezgah silersin, salonu toplarsııınnn..."
:-(

Bunun üzerine işe koştum kendisini...


Not:
1- Aylin'i yatırdıktan sonra bazı konuları tekrar gözden geçirdik..Ne olur ne olmaz..
Vücudumuzun her yeri ağrıyor diye iki ambulans istersek dalga geçiyoruz zannedebilirler gibi...Bir de tatbikat yaptık, telefonla beni aradı ve yardım çağırdı, sırasıyla ambulans, itfaiye ve polis oldum.. Evin adresini de kısmen biliyordu, tamamen ezberledi..Ara ara hatırlatmak lazım.
2- Umarım ilerde hayal ettiği gibi bir çiftliği olur ;)




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...