13 Temmuz 2012 Cuma

Bana tatilin resmini çizebilir misin blog?

2 bebeli ilk tatilimizden döndük..Aslında ikinci tatil ama ilki sayılmaz zira onda Aylin bitki gibi nereye koysan orada duruyordu, meme emip uyuyordu..Hoş o zamanda başka arazlar vardı, Arda'nın bez bırakması, kardeşli hayata adapte olmaya çalışması gibi..Yine de hep son durum acı vericidir ya, giden gitmiştir ya, kalmıştır ya hoş bir seda..O hesap ben yine son tatilimin ne kadar yorucu olduğundan, 2 bebeli tatilde nasılda kıçımın şezlong görmediğinden filan bahsedeceğim tabiiki...

Vazgeçtim..Yakınmayacağım, dır dır etmeyeceğim..Sadece eski tatillerimi hatırlamak istiyorum:

-Bünye uykuya doyduğu için, kendiliğinden uyanış: Saatin hiç önemi yok..Gecenin nasıl geçtiğine bağlı olarak erken de olabilir, geç de..Mühim olan gözlerin kırpıştırılmak sureti ile nazlana nazlana açılması, keyifli bir gerinme hissinin vücuda huşu içinde yayılmasıdır...

-Kahvaltı: Otelde isen tek dert kaçırmış olabilme ihtimalidir..Evde isen dert yok, öğle yemeği ile füzyon yaparak  tatlı tuzlu, etli otlu allah ne verdiyse dalarsın, mide fesadı garanti..

-Hazım için daha çok gerinme hareketleri icra etme, gazete okuma, kahve içme ve yavaştan deniz için hazırlanma...

-Denizzz....Doya doya yüzmek..şezlongta uyuklamak..tıkınmak..çene çalmak..dandik dergi bakmak..azcıkta şuramı yakayım derdi...

-Akşamüstü...en sevdiğim saatler...herkes, özelliklede çocuklular terki diyar edince (!!) sakin kumsalda buzzz gibi biraları tokuşturup muhabbet etmek..tekrar tekrar denize girmek..günü batırmak, öğlen cayır cayır yanan kumların ayağının altında soğuduğunu hissetmek..akşam için plan yapmak...

Falan filan...

O değil de, benim ayaklarımda bir sorun var...İnsanın belli bir organında bişeyler olunca düşünce gücüyle iyi edenler vardı değil mi? Kimdi onlar, nasıl iyi ediyorlardı organları? Yoksa ayak çakralarım mı tıkandı?

1 yıldır bela olan egzamadan sonra 2 ayağımı da denizde yaraladım. Birinin altını kaya yada midye gibi birşeye basarak yardım, bir kaç gün sonra ise diğerinin ikinci parmağını yine kayaya çarpmak sureti ile çatlattım! Sen evin önündeki deniz kayalık diye git Alaçatı'nın en kum plajına ama yine de denizin içindeki tek kayayı bulup ayağı çaat diye göm!

Biri ayaklarıma reiki göndersin, sevaptır!

Son olarak: Arda çok bilinçliydi bu sefer...Uçak, deniz, havuz, akrabalar ile sohbet muhabbet ve tabiiki bol şımarma...hepsini doya doya ve kafasına tek tek yaza yaza yaşadı her bir detayı..

Aylin? O bir sukuşu...Denizin kenarına bıraktığımda kendi kendine, koca adımlarla, sevgiliye koşar gibi yürüdü gitti, attı kendini denize...Bir çok konuda çanıma ot tıkadı ama deniz aşkıyla, çilek-karpuz yemesiyle ve gün be gün artan numaralarıyla beni benden aldı ve kendisini affettim! :)

En son olarak: Arda'yı daha hiç bırakıp bir yerlere gitmediğimize bakılırsa, Arda 4 yaşında ise, Aylin de 1 ise, daha bir 3 sene temiz yukarki tatilden yapamayacağım demektir...Ama yazdım bi kenara, hatta buraya, 3 hadi bilemedin 4 sene sonra o maddeleri noktası virgülüne uygulamayan...eşektir!! :)

Kuzen Dodo ile havuzda canavarcılık oyunu

Sulu sulu karpuuuzzz!

Denize gidilmezse yine de sulu bir oyun bulunur...

Nalçak sivri, bi elimize geçseydin....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...