30 Kasım 2011 Çarşamba

Başlık mı? Bilemedim valla ne olsun?

Sanırım Tanrı beni kaka ile sınıyor..
Herhalde bir gün kendi kendine dediki: "Ben şu kızı çocuk kakası ile sınayayım bir hele..!"

"İlk bebesi ilk başlarda yesin, içsin, güzel sıçsın ammavelakin 2 yaşına gelince yemek seçmeye başlasın, kuru kakalar yapsın, canı acıdığı için tutmaya başlasın, tuttukça iyice kabız olsun, kabız oldukça daha da tutsun, 10 gün yapamadığı olsun, ailecek buhran geçirsinler, sonunda kendilerini çocuk cerrahına atsınlar...Bir ilaç kullansınlar, basbayağı sıvı vazelin, neredeyse 1 yıla yaklaşsınlar, velet bezi attığı halde kaka mevzuunda hala problemleri olsun, zavallı çocuğun kakası olmadığı günler poposundan ilaç sızsın...Sonra bu kız ikinciyi kucağına alsın, bebek güzel güzel kaka yaparken daha ek gıdalara "tatma aşamasında" başlarken kabız olsun, gözleri faltaşı edecek kıvamda ve büyüklükte kakalar yapsın, ağlaya ağlaya, bağıra çağıra, hatta bu kakaları yaparken fissürler oluşsun, yine soluğu doktorda alsınlar, yine bir ilaç verilsin, doktor "bazı bebeklerin barsakları ek gıdaları reddeder, karşı çıkar, kısaca dengesi bozulup kafayı yer" desin, bu kız da hepten kafayı yesin..." diye bir plan yaptı sanırım...

Evet, evet...kaka ile sınanıyorum ben...

18 Kasım 2011 Cuma

Kim özgür çocuklar yetiştirmek ister?

Nadide okulumuzda eğitimci sertifika programı başlıyor. Hem de bu 3. dönemmiş. Montessori sistemine ilgi duyan, eğitimci olmak isteyen kişiler, kaçırmayın!!! Yani bizim okul diye demiyorum ama harika bir fırsat bence ;)

3. Dönem Montessori Eğitimci Eğitimi Sertifika Programı


Binbir Çiçek Çocuklar Evi (Montessori Önokul) ve Binbir Çiçek Vakfı tarafından düzenlenen “3.Dönem Montessori Yöntemi – Eğitimci Yetiştirme Kursu” (Temel Düzey) 3- 4 Aralık 2011 (Cumartesi –Pazar) tarihinde başlayacaktır.

Eğitimler Ankara’da Binbir Çiçek Çocuklar Evi Montessori Önokulunda tam donanımlı bir Montessori sınıfıda yapılacaktır. Eğitim süresi 150 saat olup eğitim sonunda tüm gereklilikleri yerine getiren katılımcılara Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) onaylı sertifika verilecektir. Eğitim takvimi aşağıda yer almaktadır. Program okul öncesinde alternatif eğitime ilgi duyan ve en az lise mezunu olan herkese açıktır. İlgilenenlerin detaylarla ilgili bilgi ve kayıt için 0 312 448 18 18 numaralı telefondan Hilal Öktem ile iletişime geçmeleri gerekmektedir.

Eğitim Tarihleri:

1. Hafta 3 - 4 Aralık 2011
2. Hafta 17 – 18 Aralık 2011
3. Hafta 14 – 15 Ocak 2012
4. Hafta 28 -29 Ocak 2012
5. Hafta 11 – 12 Şubat 2012
6. Hafta 25 – 26 Şubat 2012
7. Hafta 10 – 11 Mart 2012
8. Hafta 24 – 25 Mart 2012
9. Hafta 14 – 15 Nisan 2012
10. Hafta 28 – 29 Nisan 2012
11. Hafta 12 -13 Mayıs 2012

Bu arada, bu pazar da Iraz' ın semineri var. "2 yaş sendromu ..ve 3..ve 4..."
Ne kadar önemli ve yararlı bir konu değil mi? İnşallah bebeleri satabilirsem gideceğim, çok istiyorum. Hem Başak' ın bayıldığım tabiri ile "lanet 3 yaş"ı özümsemeye ihtiyacım var hem de 2 yaş geçti diyemeyeceğim zira evde 2 yaş olacak başka bir cüce yetişiyor!! :)

15 Kasım 2011 Salı

"Becerik" meselesi

Çok becerikli bir ananın pek beceriksiz bir kızıyım ben... Alamamışım annemdeki o "becerik" genlerinden bir tutam maalesef..
Mesela annem acayip güzel yemek yapar, eş dost bayılır "Ayça'nın yemeklerine". Sadece güzel yapmaz, mutfak üzerine okur; eskiyi, osmanlıyı, ecnebiyi, anıları, günlükleri. Sonra oturur dener, üzerine yorumunu katar, harikalar yaratır.Yada uydurur, acayip leziz birşey çıkarır ortaya. Hiç bir şeyi atmaz, kıyamaz; "Benim annanem, babaannem bana küçükken kıtlığı anlattılar" der, 1 tutam maydonoz, 1 parça ekmek, dibinde kalmış 2 parmak süt kreması. Hiç ama hiç birşeyi atmaz, ille bir işe yaratır. Onu katar, bunu çırpar ortaya birşey çıkarır o bir işe yaramayacaklardan. Sonracığıma reçel-marmelat üretiminde üzerine kimseyi tanımam. Her pazar gittiğimde bir kavanoz marmelat araklar, öyle dönerim muhakkak. Kurabiye ise hiç eksik olmazdı bizim evimizden. Beraber otururken az kurabiye kavgası yapmazdık abimle. Hep ilk piştiği gün biterdi ve biz son bir iki kurabiye için dalaşırdık...

Aşçılık konusunda zırnık benzemediğimi söylemeliyim kendisine...Çocuklar doğmadan önce daha çok yemek yapıyordum, ama her zaman zevkle değil...Çocuklardan sonra zaten iyice eziyete döndü...Misafir olunca güzel sofralar hazırlamışlığım da vardır ama ne bileyim öyle bir mutfak aşkı hiç duymadım...Eş dost gelecekse terasta oturmanın dayanılmaz hafifliği ile mangal+salata en büyük kurtarıcı bizde...Velhasıl mümkünse pişirilsin, ben oturup yiyeyim...Hayal gücüm kısıtlıdır zaten, deneysel mutfak kimya laboratuarı gibi bir tablo çizer gözümde...

Mutfağı bırakalım, gelelim biçki dikişe, elbecerisine..Şu alttaki fotolara iyice bir bakın...Fotolar ne denli net, ışığı nasıl ayarlamışım bilmiyorum, tabii ki gerçeğine bakmak gibi olmaz ama şu düğme bile dikmeyi becermeyen kulun nasılda bir gıdım becerik alamadığına dair kanıt işte!! Kursa mursa gitmeden patchwork öğrenip bana, yeğenime yorganlar yapan annecağızımın Arda Totisi için ürettiği yorgan-oyun örtüsü. Bilen bilir bu patchwork işinde şablon filan olur..Bunda şablon mablon yok..sadece hayal gücü ve el becerisi...Bu arada örtü şu sıralar Aylin hanımın en favori debelenme yeri oldu...Bayılıyor arabanın tekerini parmaklamaya, ineklere tavuklara bakmaya  :)

Neyse, netice itibarı ile hamaratlık hususunda annemden genetik miras olarak bir gram alamamışım..Bazen düşünüyorum da marmelat pişiren, nefis yemekler yapan, her daim kurabiyesi hazır olan bir anne olamayacağım benim veletlerin gözünde..Annemin tabiri ile "Beş dakkada beşiktaş" usulü 1 kek, 1 tepsi börek, en kolayından kurabiyeler yapıp sunan bir anne yerine, Livayı arayıp sipariş veren bir anne olacağım...Haa sökük dikmek gerekince ne yapacağım onu bilemiyorum...Şimdilik çaktırmadan Fatoş Hanıma havale ediyorum, yada pazarları ana evine götürüyorum :)

Kıssadan hisse: Anne, alt katımız satılık...Boşverseniz şu Ümitköy'ü de, geliverseniz şehre, kuzucuklarınızın yakınına..ha???




ağacın altında ARda ve "lülü"sü )

12 Kasım 2011 Cumartesi

İhmal mi, olacağı mı vardı?

Arda ilk defa geçen sene bu aralar antibiyotik kullanmıştı, yani 2.5 yaşına az kala. Hafif bir grip geçirirken bir anda kulak ağrısı tutmuş, doktor "otit" demiş ve ilk antibiyotiğini kullanmıştı. Sonrasında, otit yüzünden mi yoksa zaten dönemsel olarak başlayacak mıydı bilemiyorum ama burun tıkanıklığı, ağızdan nefes alması, geceleri horlaması başlamış, tüm kış sürmüştü. Mart ayında kreşe başlaması ile virutik hastalıkları artmış, geniz akıntısı hiç durmaz olmuştu. Çocuk doktorumuz geniz eti teşhisi koymak için beklemek gerektiğini, eğer yazı da bu şekilde geçirirsek KBB ye baktırmamız gerektiğini öğütlemişti. Haziran-Ağustos arasını bayağı bir rahat geçirince hafiflemiş, Eylül de yeniden aynı şikayetler başlayınca çok üstünde durmamıştık..Nasıl olsa virütik hastalıklar tetikliyordu, kalıcı bir sorun değildi...

Annemin "Şu çocuğu bir KBB ye gösterin" serzenişlerini de pek sallamamış ,"nasılolsa yazı iyi geçirdik" savının arkasına saklanmıştık. Fakat bir yandan da bu kalitesiz uyku, 80 lik dede gibi "hooorrrkk" diye nefes alıp sıçramaları canımı iyice sıkmaya başlamıştı. Bu uyuz halimizden uyanıp da bugün kendimizi Doktor Demir Abi'nin kollarına atmamızı ise okulumuz doktoru Mete Bey sağladı. Perşembe günkü tarama sonrasında beni arayıp kulakta sıvı birikmesi ve kızarıklık gördüğünü söyledi....

Hiç ummuyordum Demir'in ağzından şu cümlelerin döküleceğini;

"İki kulakta da sıvı birikmesi var, yoğun ve yapışkan bir kıvamda, işitmesi %20 civarında azalmış olabilir, geniz eti de büyük ve sıkıntı yaratıyor, zaten bu yüzden sıvı birikmesi oluyor, önlemimizi almazsak sıvı çoğalır ve ileri derecede duyma kaybına sebep olur......"

Tabiiki gayet profesyonel anlattı bu dediklerimi, böyle cin ali kıvamında değil...Arada bir dolu aklımda tutamadığım detaylar ile "nasıl oluyor da oluyor" kıvamında herşeyi anlattı ama zaten pek aklımda tutamam doktor konuşmalarını, bir de bu sefer, dedim ya beklemiyordum, dumur olmuşum, kafa gidik, hiç bir şey tutamadım aklımda.

10 gün antibiyotik ve 7 gün eşzamanlı otrivine ile tedaviyi deneyeceğiz, ama işe yaramaz ise -ki pek sanmıyorum ama yine de denemek istiyorum dedi Demir- işte o zaman ameliyat olacak Arda Totisi. Geniz eti alınacak vede kulaklara tüpçükler takılacak. Ben en çok bu tüplere takıldım. Daha duyar duymaz gözlerim doldu. Nedense kulak tüpü denince şu duyma için dışarı takılan korkunç tüpler geliyor aklıma...Biliyorum değil, "Hani mutfak pencerelerinde havalandırma için minicik delikler olur ya, onun gibi bir havalandırma boşluğu olacak" dedi Demir. Kendi kendine de atıcakmış vücut...Ne bileyim, yine de çok huzursuz oldum.

En çok "Acaba ihmalimiz var mı? Annemi dinlemedik, zamanında gelmedik" cümleleri vicdanımı, kalbimi sıktı, daralttı. Demir'e de sürekli bunu sorduk. Acaba daha önce gelsek sıvı birikmesi olmaz mıydı? İhmalimiz mi bu kadar ilerletti vs.. Demir her ne kadar "Hayır, olacağına varmış diyelim" dediyse de tatmin olmadım..Keşke geçen kış götürseydik diye diye içimi yedim...

Umarım ilaç tedavisi işe yarar...şimdilik tek temennim bu...Bir de...acaba hakikaten duymadığı için mi sürekli televizyonun dibine giriyor acaba?? :(

1 Kasım 2011 Salı

durum vaziyet

An itibarı ile ana toti nin fiziksel vaziyeti gözler önüne serile..

-Bakışların anlamını yitirmesine sebep olacak kadar düzensiz uzamış kaşlar,
-Tepede toplanmaktan iz yapmış saç güruhu,
-13 yaş civarında seyreden ortaokul ergeninin terlemiş bıyıklarından hallice dudak üstü tüyü,
-Uzun zamandır maniküre gidilemediği için etleri tırtıklanmış, tırnakları kırılmış, yüzük bile takılamaz vaziyette eller,
-Kocanınkilerle yarışabilecek uzunlukta bacak kılları...


Tiksincim....
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...