28 Ocak 2011 Cuma

Gebelik mevzuu

24. hafta bitti. Başlarda "nasıl yani??" şaşkınlığı ile nasıl geçtiğini anlamadık..Derken tam adapte olduk zaman su gibi akıp gitmeye başladı..Yılbaşı, İstanbul, aralarda kontrol test mest derken, bir baktım yarısını geçmişiz..Pek farkında olmadan, fazla irdeleyemeden geçiyor bu gebelik..Şimdilerde düşünüyorum ara ara; bir daha yaşamayacağım bu dönemi daha keyifle, daha farkında olarak, biraz daha pohpohlayarak geçirmem gerekmez miydi? Bu son hamileliğim ve daha tadına vararak yaşamazsam ilerde pişman olacakmışım gibi geliyor..Daha öncede yazmıştım..farklı oluyor insanın ruh hali de, şartları da..Heleki benim ilk seferinde çalışmadığım, bu sefer full time mesai yaptığım göz önüne alınacak olursa..bayağı farklı şartlarım..Ama bir şey var ki, ilk baştan beri içinde bulunduğum boşvermiş, takmaz tavri kesinlikle değiştirmeye kararlıyım..Hatta şimdi üzülüyorum, keşke başından beri hafta hafta herşeyi not etseydim diye..Arda 1 yaşındayken başladığım için yazmaya, ilk gebelik hakkında da hiç bir şey yok burada, kayıt altında..

Şeker yüklemesi yapıldı bu hafta..Sonuç normal. Tatlıya devam yani :)
Ultrason kısacık sürdü..Haftasına göre normal dedi Aslı Hanım. 680 gr. olmuş.
Bir de ben yeniden kan tahlili istedim..Toksoplazma için..Yemeğime çok dikkat etmediğim için, bir iki kez, birşey olmaz diye, salame milanese yediğim, bir kez de iyi pişmemiş et yediğim için felaket bir suçluluk duygusu ve endişe hissettiğim için istedim testi..Tokso bulunsa bile bu saatten sonra hiç bir tedavi veya müdahale şansınız yok dedi Aslı Hanım..Biliyorum, zaten o tarafını da düşünmek istemiyorum, sadece bakılsın istiyorum, kapmış mıyım, kapmamış mıyım..
Hay kafama edeyim, boğazıma tüküreyim ben...

Göbek daha büyük sanki Arda' ya göre..Bence daha önce karın kaslarının ve/veya iç karın dedikleri zımbırtının genişleyip elastikiyetini yitirmesinden dolayı oluyor bu..İkinciyi doğuran çoğu kişi hep ikincide daha büyük göbekleri olduğunu söyledi..Tıbbi açıklamasını bilemem tabii, kendimce bir yorum..

Bir de şu göbek şekli mevzuu var. Erkek sivri, kız yayık diye bir inanış var ya herkesin inandığı..Bence tamamen vücut yapısı ile ilgili olan bu duruma atfedilmiş bir varsayıma nasıl oluyor da toplumun her kesimi itibar ediyor şaşıyorum..Neyse benim 2 göbekde sivri..hele bu daha bi top, daha bir sivri..

Bir de bu sefer daha çok ağzım sızım, nefes tıkanıklıklarım oluyor..Arda' da merdivenleri patır patır çıkardım, malum asansörsüz bir evde 5. kattayız! Şimdi hasta köpekler gibi soluyorum köh köh, her katta durmama rağmen..Arda' da son aylarda bacaklarımın birleştiği yerdeki kemiklerim çok ağrımıştı, kuku kemikleri derdim ben onlara :) Açıldıkları için son dönemde bayağı bir sızlamışlardı, bu sefer daha şimdiden ağrıyorlar..Bazen çok oturduktan sonra kaltığımda bir müddet bacaklarım bitişik yürüyemiyorum :)) Tabii 3 yaş daha yaşlıyım ilkine göre..Zaten şööle başgöz olamadık ki 20 li yaşlarda, doğuraydık tazecikken, vücutlar körpecikken.. :)

Canım en çok bol limonlu salata çekiyor. Bir ara deli gibi turşu yiyordum ama geçti. Portakal ve ayva için deli oluyorum.Akşamları oturup kilolarca portakal yiyebilirim ki ben suyunu severdim, pek yemeyi tercih etmezdim eskiden. Yemek seçmem ama bamyayı hiç yemezdim, şimdi ağzımın suyu akıyor bamyaya..Geçen Rumeliye gittim bamya pilav şöleni çektim kendime. Gariptir bu sefer balıkla çok haşır neşir değilim..Yiyorum ama çok istekli değil. Arda' da haftada 2 filan yiyorduk balık..Kahve ve tatlı isteğim geri geldi, ne güzel ilk 3 ay hiç istemiyordu canım..
7 kilo almışım, ilk 3 ay hiç kilo almadığımı hesaba katınca biraz hızlı gittiğim çıkıyor ortaya..Zaten 6 kilo fazla ile başlamıştım Arda' dan yadigar..Bu yaz haşema giyeceğim sanırım..


Bu minvalde ilerliyor gebelik halleri..

27 Ocak 2011 Perşembe

Mola

Mola verdik biz geçen hafta..Pek sıkılmıştık Ankara' dan, işten, güçten, hep aynı giden herşeyden..
1 Hafta koptuk gittik İstanbul' a. Ne zamandır bu kadar uzun süre kalamamıştık..2 güne görüşülecek tüm insanları, yapılacak her şeyi sığdırmaya çalışarak, koşturarak geçiyordu..Tam yaydık bu sefer, camış gibi yayıldık hatta bazı seferler :)

Yeni doğanları gördük, kutladık, bebek tutmayı unuttuğumuzu farkettik, Arda' nın bebeklere yaklaşımını izledik, dostlarla birlikte olduk, yedik, içtik, güldük, birer gece baba Totiyle kıyak geçip birbirimizi azad ettik..Ali amca'nın evini istila ettik, ev Ortaköy'de olunca, meydanı mesken tuttuk, kuş yemi satan yaşlı amcayla ahbap olduk, Arda' nın iskele babalarını yalamasını ne yaptıysak da engelleyemedik, martıları, ördekleri, denizanalarını inceledik, meydandaki bütün kedi köpek tayfasıyla arkadaşlık ettik...Body Worlds sergisine gittik, Beyoğlu'nda turladık, Tünel'de takıldık, Bebek'te güneşin altında gevşedik, tüm toplu taşıma araçlarını kullanarak taa Fenerbahçe'ye, Selamiçeşme'ye bilem gittik...Çok iyi geldi, vücutlar yorulsada kafalar resetlendi, ruhlar şenlendi.

İstanbul sadece durup seyretsen de yorucu bir şehir, alışık olmayana, birde üstüne bi karnında bi paçanda 2 bebeyle sürekli bir program dahilinde ordan oraya savrulmak ciddi bir şekilde yorucu olabiliyor..Ama seviyorsan bu şehri, nede olsa 2,5 seneni geçirmişliğin varsa, anıların kalmışsa orda burda, bir dolu arkadaşın varsa, fiziksel yorgunluk uçup gidiyor..Hem bittiğim noktada dedim ya camış gibi yayacak vaktim vardı :)

Gidiş-dönüşü yataklı trenle yaptık..Çok güzel bir deneyim oldu, Arda acayip eğlendi, bizim içinde iyi bir nostalji oldu. Garların haline üzüldüm..Bomboş, bi japon turistler, bi biz..Ah ünlüleri atlamayalım; giderken Aylin Aslım' la dönerken, Mehmet Ali Alabora ve ailesi ile döndük. Neyse treni ayrı bir post olarak yazarım belki..

Arda tüm bu harekete ve karmaşaya çok iyi ayak uydurdu, rutini tepe taklak oldu..Bulduğu yerde uyudu, bulduğu şeyi yiyip mutlu oldu. Tabii ev yemeği yerine genelde kendi tercihlerinden yana şansı açık olduğu için çok çok mutlu oldu hatta!! Arada bir "Artık eve döönn!" dedi, eve döndük hala yineliyor aynı cümleyi..Anlamış değilim :) Ben de onun adına rahattım..Geç yatmasını, bol bol patates kızartması yemesini, öğünlerin kaymasını, öğle uykusu uyumamasını veya taa 17 de uyumasını, iskele babalarını yalamasını bile problem etmedim :)
Sonuç olarak Arda için de bizim için de iyi bir değişiklik oldu, bundan sonra ne zaman ve nasıl olur ilk seyahatimiz bilemiyorum..bu bir haftalık seyahati 2 çocukla becerebilir miyim bilemiyorum..İstanbulda da arada bir düşündüm, şu an ikilemiş olsak nasıl olurdu halimiz diye..Bakalım..zamanla onu da görürüz inşallah..

12 Ocak 2011 Çarşamba

A.S.

Amniyosentez sonucum çıktı..Normalmiş..Gerçi sıvı alındıktan 4 gün sonra FISH raporu temiz çıkmıştı ama yine de tam raporun çıkmasını bekleyin demişlerdi..Arda' da aynı şeyleri yaşadığımız için daha serinkanlıydık bu sefer, yine de pek hoş bir prosedür değil...Allah FISH tekniğini bulandan razı olsun..3 gün beklemek nireee, 20 gün nire...

10 Ocak 2011 Pazartesi

Pazarlık sezonu açılmıştır, hayırlı olsun!


Yemeklerde pazarlık sezonu açılmıştır..cümlemize hayırlı olsun..
Yemek seçme işinde masterı bitirip doktora kıvamına gelen çocuğumla başedemediğim için,
Bakıcısı kadar olamayıp, onun kadar istikrarlı bir şekilde kendi çocuğuma yemek yediremediğim için,
Kaka yapmadan geçirdiği 7 günü ben de karnım ağrıyarak, böğrüm yanarak geçirdiğim için,
Nasıl ukala ukala ahkam kestiğim "Tv karşısında yemek yedirilmez" i bir kenara bıraktıysam, ödül-ceza konusunda ve diğer tüm cool eğitim tarzları konusunda tükürdüklerimi yalıyorum..

Başlarım Montessorisine, Paktunasına..ıvıra zıvıra..Bütün, işin doğrusunu anlatan ekollere sorasım var: "7 gün sıçmayan çocuğu nasıl eğitebiliriz?" diye. Ben şu aşamada akdenizli hatta bizzat Türk anası eğitim ekolünü benimsemeye karar vermiş bulunmaktayım. Yedirmek için her yol mübahtır anacım!

Tamamen tesadüf eseri, baba Toti' nin ortaya attığı "Çorbadan 5 kaşık içersen makarnaya geçebilirsin" argümanı tutunca, ertesi akşam miktarı 10 kaşığa çıkardım. Pazar günü de doktorun tavsiye ettiği Activia ile pazarlık yaptım ve bebekliğinde kabak dolmalarını yutan ama 2 yaşından sonra aynı mamulü tüküren canım evladıma activia karşılığında yoğurda bulanmış yarım kabak dolmasını yedirebildim. Tam YARIM kabak dolması..çok yaşa sen activia!

Tek tesellim bu pazarlıkları çikolata filan için yapmıyor oluşum ama ben yine de o konuda da susayım da yeni bir tükürük yalama hadisesine bulaşmayayım..Zira yalaya yalaya zımpara oldu dil.

6 Ocak 2011 Perşembe

Peklik mi dedin?



Sevgili gebe;

Gebelikte en büyük sorunun kabızlık mı?
Ne yersen ye işe yaramıyor ve tuvalette sinir icinde kalakalıyor musun?
Aman ıkınmayayım, çoçuk düşecek gibi acayip düşüncelere bile kapılıyor musun?
Her daim duyduğun "kayısı ye", "sabah ılık su iç" gibi yöntemler fasa fiso geliyor mu?
Bırak gebeliği, yoksa her daim mi kabızsın??!!

Müjdemi isterim, harika bir çözüm buldum sana!

Üryani Eriği!!

Evet ismi bir tuhaf geldi değil mi? Tuhaf muhaf, işe yarayan ve bence tadı da şahane bir şey bu üryani eriği. Kabuklarının soyulmuş olmasından geliyor adı..Hani anadan üryan deriz ya, üryan=çıplak..Bu da kabuksuz, dolayısıyle çıplak.

Kastamonu taraflarının eriğiymiş, Ala erik olarak da bilinirmiş, B vitamini ve mineraller açısından çok zenginmiş...

Ben bu eriği hayat boyu peklik çeken, barsaklarında türlü problem olan zavallı anacığımdan Arda' ya hamileyken öğrenmiştim. Her akşam kendi tabiriyle "veteriner dozu" sinameki ile ancak tuvalete gidebilen bir kişi olarak annemin uzamanlık konusudur bu işler. Ben de soya çekerek annemin ufak bir kopyası halinde seyrediyorum, özellikle hamilelik döneminde iyice "bloke oluyorum". Düzenli kullanımla ilk gebelikte "Haaleluyaa!" demiştim.

Ancaak, bu meret kolay bulunmuyor, bulunsa bile başka naneleri onun yerine yutturmaya çalışabiliyorlar. O yüzden bana hep babam alırdı. Bu sene ise bulamıyor..Her pazara gidişinde "Babaaa noolur!" diye yollasam da adamcağızı, hep boş döndü. Ben de şu siteden istemeye karar verdim. Çakma yollayacaklarını sanmam, siparişi verdim, gelir gelmez haber ederim. Ama bu esnada, sen kabızlık mağduru gebe, etrafında araştır, bulabiliyorsan hemen edin, belki sadece bizim buralarda kıtlık girmiştir.

Gelelim nasıl yiyeceğine: Ben kaynatıp komposto filan yapmakla uğraşmadım, hem gereksiz şeker ilavesi yapmaya da gerek yok bence, tadı o kadar güzel, o kadar mayhoş ki, şeker katmak hainlik etmek olur. Ben gece yatmadan evvel 6-7 eriği bir kaba koyup üstüne kaynar su ilave edip sabaha kadar öylece bırakıyorum. Çiğ hali bayağı sert olan bu erikleri sabaha hoşafı çıkmış, ağzı gözü bi yana kaymış olarak buluyorum. Boş mideye lüpletiyorum, üzerine biraz su içiyorum sonra rutin kahvaltı. Gün içinde Lombak tabiri ile "Bodof!" garanti!! :-)

Aynı şeyi kuru kayısı ile uygulamak da yaygın ama bence bu erikle daha etkili oluyor çünkü daha lifli bir yapısı var kayısıya göre, bir de bana suda şişmiş kayısının tadı ve dokusu iğrenç geliyor fakat bu erik hafif mayhoş ve muhteşem bir tada sahip, zevk meselesi tabii..

İşte böyle sevgili kabız gebe..Çok çektiğim için bilirim, berbat birşeydir bu peklik..İstersen bir dene..Eger uyguladığın başka yöntemler var ise onları da bizimle paylaş lütfen!!! :)

Dipnot: Normalde anı dışında yazmıyorum ama baktım ki pek yorum almasamda counter bazı günler 45-50 gösteriyor, belki bir faydalanan olur dedim..Arada bir işime yarayan şeyleri paylaşırım..
Dipnot2: Çok bok muhabbeti yaptım bu gün, hayırdır inşallah! :)

3 Ocak 2011 Pazartesi

Hamarat..


Bu pazarın bonusu: Arda totisi ile anası salonda karşılıklı kanepelerde öğlen uykusu yaparken, baba Toti' nin mutfakta yemek yapıp (hem akşama yenecekler, hemde hafta içine kalacak 1 tencere sulu yemek) ortalığı toparlaması vede uyuyan ahaliyi artık uyandırmak için cd çalara fındıkkıranı koyması idi...

Seni seviyoruz baba Toti!!

Dipnot: Bugün kayınvaldemi arayıp, en maharetli oğlunu aldığım için ne kadar şanslı olduğumu söyleyip kendisine emekleri için teşekkür ettim..Güldük..
Dipnot2: Fotodaki cüce de babasına çeker mi acaba?
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...