26 Ağustos 2010 Perşembe

Başlık bile bulamadım..pesss!


Nasıl bir aydı bu Ağustos bilemedim..
Genelde tatil ayıdır..uyuşukluk ayıdır..
İzinler alınır..denize gidilir..
Hadi izin yok diyelim..işten kaytarılır..koyverilir gitsin..
Sıcağın da etkisiyle ruhlar gevşer..tembellik çöker..
falan filan...
Bu sefer öyle olmadı..İş yerinde feci bir yoğunluk, gerginlik, ilk defa yaşadığım iş yetiştirememe paniği, akşamları "ertesi gün kabusunun" üzerime çöreklenmesi, 42 derece sıcak filan, tuş etti beni...
Ne blog yazabildim ne bişey, halbuki neler vardı kafamda..

Arda' nın yeme ve uyku güncesini yazacaktım, yeni odasını filan, sonracığıma doğum günümü yazacaktım, ağustos ayında olduğu için nasıl hep arada kaynadığını, kimsenin olmadığını, çocukken de hiç havalı partilerim olmadığını anlatacaktım...Hatta annemin beni nasıl doğurduğunu anlatacaktım, kendi yaşadıklarımla kıyas yapacaktım, "ay bana bi haller oluyo" kıvamında geçirdiğim lohusalığım ile annemin "vay anasını be" kıvamında geçirdiği lohusalığını kıyaslayacaktım...fırsatım olmadı hiç...Zaten Blogcu anne de benzer bir şey yapmış sonradan gördüm ve hemen vaz geçtim, acayip şeyler olmuş bu ortamda, kopyacılar yakalanmış filan, her zamanki gibi geri takip :) Neyse seneye yazarım artık...

Daha tatile var..Denize ilk gireceğim anı bekliyorum..Serap gibi olacak, ben yaklaştıkça sular çekilecek filan diye korkuyorum...Bir daha tatili eylüle bırakanın...
Pazar sabahı Çanakkale' ye gidiyorum, bi de o boğazı geçivereyim dedim :)
İstanbul maratonu kadar hazırlanamadım, daha parkuru bile incelemedim, ortağım da yok, motivasyonum bayağı bir çökmüş durumda ama heyhat kayıt yaptırdık bir kere..Seneye halimiz nice olur diyerek bunuda çıkarayım aradan diye gidiyorum işte..ama ayaklar geri geri...
Yazmaya yazmaya insanın yazası da gidiyormuş..
Zorlamayalım bünyeyi.
Hastasıyım bu fotonun..Hani sanki bir turist Anadolu' yu gezmiş, orda gariban bir köylü çocuğu resimlemiş, yıllar sonra o fotoya bakıyormuş gibi :)

5 Ağustos 2010 Perşembe

Çek Arda, hadi oğlum, bastırrr..!

Bu ara pek yazasım yok..
Temmuz çok dolu geçti..Boğaz maratonu, düğünler, filan fıstık :)
İş yerinde tek kaldım, işler üzerime çöreklendi..
Sıcağa tahammül edemiyorum..Son 3 gündür cinnetin eşiğindeyim!
Ev teras olmasından mütevellit fırın gibi, çok fobisel bir insan olmasam çıkıp terasta uyuyacağım, o kadar! Arda çıplak yatıyor..sadece bez ile...Şu bez işi de ne olacak acaba? Hiç "Hadi çiş yapıp alkış yapalımmm!" modunda değilim, bir lazımlık alıp ortaya koydum, tüm girişimim budur..Zaten bizim Toti de nefret etti o lazmılıktan, arada bir içine top atmak sureti ile basket potası şeklinde kullanılıyor...Kılımı kıpırdatasım yok bu hususta.. Üşeniyorum, üşendikçe gözümde büyüyor, gözümde büyüdükçe üşeniyorum..yumurta-tavuk-yumurta....

Konuşma hızlanıyor..Tekrarlar çoğaldı, bazen bayağı net kelimeler çıkıyor ağzından..İnsanları ismiyle çağırmaya bayılıyor, askerlik arkadaşıymış gibi sesleniyor arkadaşlarımıza, tonlamalar pek komik, vidyo çekmeli aslında..."Sonemann" diye geliyor kapıya Süleyman "efendi" ekmek getirince, zaten şu sıralar idolu o kendisinin, kocaman bir hortumla ve bayağı tazyikli suyla suluyor ya bahçeyi.. (şu tazyik de ne kıl bir kelimdedir.?) Arada bir eline verince hortumu Arda' nın, Süleyman beyden iyisi yok hayatta onun için!! :)

Odasını değiştirdik..Ama fotolarla başka bir yazı konusu olsun bu...Artıları da eksileri de oldu oda değişikliğinin..



Geçen pazar İncek TYK ya gittik..Malum Arda aktivite sevmez, oyuncak sevmez, diğer tüm çocukların sevdiği, istediği şeyleri sevmez, istemez, çekiniktir, yenilik sevmezdir...E geçen yazdan beri de yüzmeyle işi olmadı zavallının, büyük ihtimal havuza ayağını sokmaz dedim giderken...Tüm bebeler oynaşır suda, biz bir kenarda otururuz kös kös...Evet, çocuk havuzundan nefret etti ama büyük havuzda bir eğlendi, bir çoştu zevkten 4 köşe oldum anası olaraktan, günahını aldığım içinde fırçayı kaydım kendi kendime, içimden...
Eğer bu yaz sık sık gidebilirsek havuza, eğer her gittiğimizde bu kadar istekli ve keyifli olursa kendisi, kolluk saçmalığına girişmeden güzel bir adım atmış olabiliriz yüzme adına...Bakalım, çok heveslenmeyeyim, malum bir günü bir gününü tutmuyor bu modellerin...
Yazdıklarımı okudum da, galiba bizim takımdaki hırslı veliler gibi olacağım ben ilerde :) Boyunlarına birer kronometre takıp yarışlarda boğazları patlayana kadar bağırırlardı çocuklarına "Çeeekkk, ayak vur, hadiii, bastırrr" diye..Yarış bitince de antrenörlerle polemiğe girerlerdi, kendi tuttukları derece daha doğru diye..Kamplara filan gelirlerdi bizim otobüsümüzle, her şeye nane olurlardı...Allahım sen tut beni, aklıma mukayyet ol! Beni hırslı veli yapma, kendi anama-babama benzet, ne güzel çocuğumuz spor yapıyor diyerek uzaktan seyretmemi, destek olmamı sağla..Amiiin! :)



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...